Levha Tektoniği ve Canlıların Dağılımı
Levha Tektoniği ve Biyocoğrafya: Yeryüzündeki Canlı Dağılımının Arkasındaki Düzen
Giriş
Yeryüzü, statik ve değişmez bir küre olmaktan ziyade, üzerinde devasa kara parçalarının sürekli ve yavaş bir hareket halinde olduğu, hassas bir şekilde düzenlenmiş dinamik bir sistem olarak işler. Levha tektoniği olarak isimlendirilen bu jeolojik sürecin önemi, gezegenin coğrafyasını, iklimini ve neticede canlıların yaşamı için uygun ortamları şekillendiren birincil faktörlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu raporun amacı, söz konusu jeolojik süreçler ile hem geçmişte hem de günümüzde gözlemlenen canlı organizmaların dağılımı arasındaki girift ilişkiyi incelemektir. Analiz, gözlemlenen düzenin, yalnızca maddi açıklamaların ötesinde daha derin bir tefekkürü davet eden dikkate değer bir nizam ve öngörüye işaret ettiğini düşündüren bir üslupla sunulacaktır.
Bilimsel Açıklama ve Güncel Bulgular
Temel Kavramlar ve İşleyiş: Yerkabuğunun Hareket Dinamikleri
Levha tektoniği, Dünya’nın dış katmanının yapısını ve hareketini açıklayan bilimsel bir modeldir.1 Bu modelin temel prensipleri, yerkürenin yapısı, levha hareketlerinin arkasındaki mekanizmalar ve bu hareketlerin jeolojik sonuçları etrafında şekillenir.
Yerkürenin Yapısı
Yerkürenin en dış katmanı iki bölümden oluşur: katı ve kırılgan olan litosfer ile onun altında yer alan, daha akışkan ve sünek bir yapıya sahip olan astenosfer. Levha tektoniğinin temel ilkesi, litosferin tek bir parça olmayıp, astenosfer üzerinde hareket eden ayrı ve farklı tektonik levhalara bölünmüş olmasıdır.1 Bu levhalar, kıtasal kabuk, okyanusal kabuk veya her ikisini birden içerebilir. Okyanusal litosfer genellikle daha ince (yaklaşık 100 km) ve yoğun iken, kıtasal litosfer daha kalın (yaklaşık 200 km) ve daha az yoğundur.1
Levha Hareketlerinin Mekanizması
Levhaların hareketi, yavaş ve kesintisiz bir süreçtir; hızları yılda 10 mm ile 160 mm arasında değişir.1 Bu hareketin arkasında, Dünya’nın iç ısısından kaynaklanan çeşitli süreçler bulunmaktadır. En temel mekanizmalardan biri manto konveksiyonudur. Manto katmanındaki sıcak malzemenin yükselip soğuduktan sonra tekrar batmasıyla oluşan konveksiyon akımları, üzerlerindeki litosferik levhalara bir sürükleme kuvveti uygular.2 Bununla birlikte, levha hareketlerinde etkili olan diğer kuvvetler de tanımlanmıştır:
- Sırt itmesi (Ridge Push): Okyanus ortası sırtlarda, yükselen magmanın yeni okyanusal kabuk oluşturmasıyla, bu yeni ve sıcak kabuk yerçekimi etkisiyle sırttan aşağı doğru itilir.3
- Levha çekmesi (Slab Pull): Dalma-batma zonlarında, yoğun okyanusal levhanın daha az yoğun bir levhanın altına dalarak mantoya batması sırasında, batan levhanın ağırlığı, levhanın geri kalanını peşinden çeker.3
Bu kuvvetlerin birleşik etkisi altında, tektonik levhalar sürekli bir devinim halindedir.
Levha Sınırları ve Jeolojik Sonuçları
Levhaların birbirleriyle etkileşime girdiği bölgelere levha sınırları denir ve bu sınırlar, yeryüzündeki en yoğun jeolojik faaliyetlerin (depremler, volkanizma, dağ oluşumu) merkezleridir.1 Üç ana levha sınırı türü bulunur:
- Uzaklaşan (Divergent) Sınırlar: İki levhanın birbirinden uzaklaştığı bu sınırlarda, mantodan yükselen magma katılaşarak yeni okyanusal kabuk oluşturur. Bu sürece “deniz tabanı yayılması” denir ve Atlantik Ortası Sırtı gibi okyanus ortası sıradağ zincirlerinin oluşumuyla sonuçlanır. Bu sınırlar “yapıcı” sınırlar olarak da bilinir.2
- Yakınlaşan (Convergent) Sınırlar: İki levhanın birbiriyle çarpıştığı bu sınırlarda yoğun jeolojik olaylar gözlemlenir. Üç farklı senaryo ortaya çıkabilir:
- Okyanusal-Kıtasal Çarpışma: Yoğun olan okyanusal levha, daha hafif olan kıtasal levhanın altına dalar. Bu dalma-batma (subduction) süreci, derin okyanus çukurları ve And Dağları gibi volkanik sıradağların oluşumuna yol açar.4
- Okyanusal-Okyanusal Çarpışma: İki okyanusal levha çarpıştığında, genellikle daha yaşlı ve soğuk olan levha diğerinin altına dalar. Bu süreç, Japonya gibi volkanik ada yaylarının oluşmasıyla sonuçlanır.2
- Kıtasal-Kıtasal Çarpışma: İki kıtasal levha çarpıştığında, yoğunlukları benzer olduğu için dalma-batma gerçekleşmez. Bunun yerine, kabuk sıkışır, kıvrılır ve yükselerek Himalayalar gibi devasa sıradağları meydana getirir.4 Bu sınırlar, eski kabuğun geri dönüştürüldüğü “yıkıcı” veya “tüketim” merkezleridir.2
- Okyanusal-Kıtasal Çarpışma: Yoğun olan okyanusal levha, daha hafif olan kıtasal levhanın altına dalar. Bu dalma-batma (subduction) süreci, derin okyanus çukurları ve And Dağları gibi volkanik sıradağların oluşumuna yol açar.4
- Transform Sınırlar: Levhaların birbirine paralel ve zıt yönlerde yatay olarak kaydığı sınırlardır. Bu sınırlar boyunca büyük depremler meydana gelir.3
Bu jeolojik sistem, bir denge ve geri dönüşüm ilkesi üzerine kuruludur. Uzaklaşan sınırlarda yeni yerkabuğu oluşturulurken, yakınlaşan sınırlarda eski yerkabuğu mantoya geri dönüştürülür. Bu döngüsel yapı, israftan uzak, kendini düzenleyen bir sistemin varlığına işaret eder.
Güncel Araştırmalardan Bulgular: Kıtaların Tarihsel Yolculuğu ve Biyocoğrafik Desenler
Jeolojik ve paleontolojik kanıtlar, günümüzdeki kıtaların her zaman mevcut konumlarında olmadığını, aksine jeolojik zaman boyunca birleşip ayrıldıklarını göstermektedir. Bu süreç, canlıların yeryüzündeki dağılımını anlamak için temel bir zemin sunar.
Süperkıtalar: Pangea, Gondwana ve Laurasia
Jeolojik rekonstrüksiyonlar, yaklaşık 300 milyon yıl önce yeryüzündeki neredeyse tüm kara kütlelerinin “Pangea” (tüm karalar) adı verilen tek bir süperkıtada birleşmiş olduğunu göstermektedir.7 Pangea’nın varlığı, yaklaşık 200 milyon yıl önce sona ermeye başlamıştır. Bu devasa kara kütlesi, iki ana parçaya ayrılmıştır: kuzeyde Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’yı içeren “Laurasia” ve güneyde Güney Amerika, Afrika, Antarktika, Avustralya ve Hindistan’ı içeren “Gondwana”.7 Takip eden on milyonlarca yıl boyunca bu iki süperkıta da parçalanmaya devam etmiş ve kıtalar günümüzdeki konumlarına doğru sürüklenmiştir.11
Kıta Kaymasının Kanıtları
Kıtaların hareket ettiği fikri, ilk olarak Alfred Wegener tarafından 20. yüzyılın başlarında kapsamlı kanıtlarla ortaya konulmuştur.9 Bu kanıtlar, farklı bilimsel disiplinlerden gelen ve birbiriyle tutarlı bir tablo sunan gözlemlere dayanmaktadır:
- Kıyıların Uyumu: Özellikle Güney Amerika’nın doğu kıyıları ile Afrika’nın batı kıyılarının bir yapbozun parçaları gibi birbirine uyum göstermesi, bu iki kıtanın bir zamanlar birleşik olduğunun en çarpıcı görsel kanıtıdır.5
- Jeolojik ve Tektonik Uyum: Farklı kıtalardaki sıradağların ve kayaç oluşumlarının jeolojik olarak devamlılık göstermesi bir diğer önemli kanıttır. Örneğin, Kuzey Amerika’daki Appalaş Dağları ile Batı Avrupa’daki dağ kuşaklarının kayaç türü ve yaş bakımından benzerlik göstermesi, bu kara parçalarının Pangea’da bitişik olduğunu düşündürmektedir.2
- Paleoklimatolojik Kanıtlar: Günümüzde tropikal iklim kuşaklarında yer alan Güney Amerika, Afrika, Hindistan ve Avustralya gibi kıtalarda, geçmiş buzul dönemlerine ait çökellerin ve kayaçlar üzerindeki buzul çiziklerinin bulunması, bu bölgelerin bir zamanlar Gondwana’nın bir parçası olarak güney kutbuna yakın bir konumda yer aldığını göstermektedir.5
- Fosil Dağılımı: Canlı dağılımı ile kıtaların hareketi arasındaki en güçlü bağlantı, fosil kayıtlarında gözlemlenir. Birbirinden binlerce kilometrelik okyanuslarla ayrılmış kıtalarda, karada yaşayan veya tatlı suda yaşayan aynı canlı türlerine ait fosillerin bulunması, bu kıtaların bir zamanlar birleşik olduğunun en ikna edici delillerindendir. Örneğin:
- Mesosaurus adı verilen küçük bir tatlı su sürüngeninin fosillerine yalnızca Güney Amerika’nın doğusunda ve Afrika’nın batısında rastlanmıştır. Bu küçük canlının devasa Atlantik Okyanusu’nu yüzerek geçmesi mümkün değildir.5
- Glossopteris adlı bitkinin fosilleri, Güney Amerika, Afrika, Hindistan, Antarktika ve Avustralya gibi tüm Gondwana kıtalarında bulunmuştur. Bu bitkinin tohumlarının okyanusları aşarak bu kadar geniş bir alana yayılması olası görünmemektedir.5
- Mesosaurus adı verilen küçük bir tatlı su sürüngeninin fosillerine yalnızca Güney Amerika’nın doğusunda ve Afrika’nın batısında rastlanmıştır. Bu küçük canlının devasa Atlantik Okyanusu’nu yüzerek geçmesi mümkün değildir.5
Aşağıdaki tablo, kıtaların ayrışma sürecini ve bu süreçle ilişkili temel biyocoğrafik işaretçileri özetlemektedir.
Tablo 1: Pangea’nın Parçalanması ve Temel Biyocoğrafik İşaretçiler
| Jeolojik Dönem | Yaklaşık Zaman (Milyon Yıl Önce) | Ana Tektonik Olay | Sonuçlanan Kara Kütleleri | Anahtar Fosil Dağılım Örnekleri |
|---|---|---|---|---|
| Permiyen | 299 - 252 | Pangea tam olarak birleşmiş durumda. | Pangea | Glossopteris (bitki) ve Lystrosaurus (sürüngen) gibi canlılar Pangea geneline yayılmış durumda. |
| Triyas | 252 - 201 | Pangea’da yarılma başlıyor. | Pangea, Laurasia ve Gondwana’ya ayrılma sürecinde. | Erken dinozorların ve sürüngenlerin dağılımı hala geniş coğrafyaları kapsıyor. |
| Jura | 201 - 145 | Pangea’nın parçalanması hızlanıyor. Atlantik Okyanusu açılmaya başlıyor. | Laurasia ve Gondwana belirgin şekilde ayrılıyor. | Mesosaurus fosilleri, ayrılmakta olan Güney Amerika ve Afrika’da ortak bir geçmişe işaret ediyor. |
| Kretase | 145 - 66 | Gondwana parçalanıyor (Afrika, G. Amerika, Hindistan, Antarktika, Avustralya ayrılıyor). | Günümüz kıtalarının ana hatları oluşmaya başlıyor. | Kıtaların izolasyonuyla birlikte, farklı bölgelerde özgün canlı grupları ortaya çıkmaya başlıyor. |
Bu veriler, canlıların yeryüzündeki dağılımının, tesadüfi göç olaylarından ziyade, yerkabuğunun büyük ölçekli ve düzenli hareketleriyle derinden ilişkili olduğunu göstermektedir.
Kavramsal Analiz
Nizam, Gaye ve Sanat Analizi: Biyocoğrafik Dağılımda Gözlemlenen Uyum
Bilimsel veriler, levha tektoniğinin kaos ve tesadüf ürünü bir süreç olmadığını, aksine hassas fiziksel kanunlar ile yönetilen, öngörülebilir sonuçları olan nizamlı bir sistem olduğunu ortaya koymaktadır. Kıtaların parçalanması, yıkıcı bir olaydan çok, yeryüzünde birbirinden farklı ve izole edilmiş yaşam alanlarının metodik bir şekilde oluşturulduğu düzenli bir süreç olarak görülebilir. Bu süreç, canlı çeşitliliğinin en üst düzeye çıkarılması için bir mekanizma olarak yorumlanabilir.
Fosil dağılım desenleri, bu düzenli sürecin biyolojik sonuçlarını açıkça göstermektedir. Mesosaurus veya Glossopteris gibi canlıların, okyanuslarla ayrılmış farklı kıtalardaki varlığı, bu canlıların başlangıçta tek bir kara parçası (Pangea) üzerindeki uygun habitatlara yerleştirildiğine işaret eder. Kıtaların daha sonra ayrılması, bu yaşam formlarını pasif bir şekilde küresel ölçekte dağıtan bir mekanizma işlevi görmüştür. Bu dağılım, rastgele ve yönsüz göçlerin bir sonucundan ziyade, kasıtlı bir düzenlemenin izlerini taşır.
Tek bir süperkıta, küresel bir felakete karşı oldukça savunmasızdır. Ancak kıtaların ayrılmasıyla oluşturulan Avustralya veya Madagaskar gibi izole “yaşam laboratuvarları”, farklı ekolojik bölgelerin korunmasını sağlamıştır. Bu, küresel biyosferin direncini artıran ve çok daha zengin bir canlı çeşitliliğinin belirli nişlerde gelişmesine olanak tanıyan bir strateji olarak görülebilir. Dolayısıyla, levha tektoniği gibi devasa bir jeolojik süreç, belirli bir biyolojik gayeye hizmet edecek şekilde, yani zengin, çeşitli ve dirençli bir küresel biyosferin oluşturulması ve idamesi için tertip edilmiş görünmektedir.
İndirgemeci ve Materyalist Safsataların Eleştirisi: Biyocoğrafik Verilerin Yorumlanmasındaki Zorluklar
Biyocoğrafik ve fosil verileri, materyalist bir evrimsel çerçeveyle yorumlandığında, açıklanması güç, ciddi anormallikler ve çelişkiler ortaya çıkarmaktadır. Bu zorluklar, söz konusu çerçevenin açıklayıcı gücünün sınırlarını göstermektedir.
Biyocoğrafik Anomaliler ve Spekülatif Açıklamalar
Neo-Darwinist teori, tüm canlıların ortak bir atadan geldiğini ve göç yoluyla yeryüzüne yayıldığını varsayar. Ancak coğrafi veriler bu varsayımla sık sık çelişir. Jeolog ve bilim felsefecisi Casey Luskin tarafından da vurgulanan en bilinen örneklerden biri, Güney Amerika’daki Yeni Dünya maymunlarının kökenidir.14 Bu maymunların morfolojik ve moleküler olarak Afrikalı Eski Dünya maymunlarından türediği düşünülmektedir. Ancak fosil kayıtlarına göre maymunlar Güney Amerika’da yaklaşık 30 milyon yıldır varken, bu dönemde Afrika ile Güney Amerika arasında binlerce kilometrelik bir okyanus bulunmaktaydı.14 Bu imkansız görünen coğrafi engeli açıklamak için, maymunların kopan ağaç kütükleri veya bitki örtüsünden oluşan “doğal sallar” üzerinde okyanusu geçtiğini öne süren “sal hipotezi” ortaya atılmıştır.14 Bu senaryo, yüksek metabolizmaya sahip maymunların haftalar sürecek bir yolculukta nasıl hayatta kalacağı, tatlı su ve yiyecek ihtiyacını nasıl karşılayacağı gibi temel soruları cevapsız bırakmaktadır. Bu tür ad hoc (duruma özel) ve oldukça spekülatif açıklamalar, teoriyi veriye uydurmak için başvurulan zorlama yorumlar olarak dikkat çekmektedir.
“Yaşayan Fosiller” ve Değişmezlik Problemi (Stasis)
Fosil kayıtlarındaki bir diğer önemli bulgu, “stasis” yani durağanlıktır. Milyonlarca, hatta yüz milyonlarca yıl boyunca morfolojik olarak neredeyse hiç değişmeden kalan “yaşayan fosil” olarak adlandırılan canlılar (örneğin, coelacanth balığı, at nalı yengeci) bulunmaktadır.16 Materyalist evrim teorisi, canlıların sürekli ve kademeli bir değişim içinde olmasını öngörürken, fosil kayıtları bunun tersine, türlerin aniden ortaya çıktığını, varlıklarını sürdürdükleri müddetçe çok az değiştiğini ve sonra aniden yok olduğunu göstermektedir. Evrimsel biyologlar bu durumu, “dengelenmiş seçilim” gibi kavramlarla, yani çevre koşulları değişmediğinde türlerin de değişmeyeceğini söyleyerek açıklamaya çalışsalar da 16, bu, durağanlığın neden bu kadar yaygın bir desen olduğunu açıklamaktan ziyade, teorinin öngörüsüyle çelişen bir veriyi teori içinde tanımlama çabasıdır.
Kambriyen Patlaması: Ani Ortaya Çıkış ve Bilgi Sorunu
Fosil kayıtlarının materyalist teoriye en büyük darbesi, yaklaşık 530 milyon yıl önce meydana gelen “Kambriyen Patlaması”dır.18 Bu jeolojik olarak çok kısa bir zaman diliminde, günümüzdeki neredeyse tüm temel hayvan filumları (vücut planları), kendilerinden önce gelen daha basit atalara dair hiçbir kanıt olmaksızın aniden ortaya çıkmıştır.20 Bu, sadece “eksik fosil” meselesi değildir. Bilim felsefecisi Stephen C. Meyer’in de “Darwin’s Doubt” adlı eserinde detaylandırdığı gibi, bu, temel bir “bilgi” sorunudur.22 Tamamen yeni bir vücut planı inşa etmek, sadece mevcut parçaların küçük modifikasyonlarını değil, yeni genler, yeni proteinler ve bu parçaları organize eden gelişimsel bir planı içeren devasa miktarda yeni genetik ve epigenetik bilgi gerektirir.19 Yönsüz ve rastgele işlediği varsayılan mutasyon ve doğal seçilim süreçlerinin, bu kadar kısa sürede bu denli büyük miktarda ve işlevsel olarak karmaşık bilgiyi nasıl ürettiğine dair hiçbir tatmin edici mekanizma gösterilememiştir.22 Kambriyen Patlaması, yaşamın yavaş ve kademeli bir ağaç gibi dallanmasından ziyade, “biyosfere ani ve kitlesel bir bilgi akışının” gerçekleştiği, yukarıdan aşağıya bir tasarım modeline çok daha uygun bir tablo sunmaktadır.23
Bu üç sorun—biyocoğrafik anomaliler, yaygın stasis ve Kambriyen Patlaması—birbiriyle bağlantılıdır. Materyalist anlatı, biyolojik bilginin kökeni (Kambriyen), aktarımı (stasis problemi) ve coğrafi dağılımı (biyocoğrafya) aşamalarının tamamında ciddi açıklayıcı zorluklarla karşı karşıyadır. Bu durum, birkaç küçük anormallikten ziyade, paradigmanın temelinde sistemik bir yetersizliğe işaret etmektedir.
Hammadde ve Sanat Ayrımı Analizi: Cansız Yerküre ve Canlı Varlıklar
İncelenen konu, “hammadde” ile bu hammaddeden inşa edilen “sanat” arasındaki derin farkı gözler önüne sermektedir. Levha tektoniğini sağlayan kayalar, mineraller, ısı ve basınç gibi fiziksel kuvvetler, bu sistemin hammaddesidir. Buna karşılık, bir canlı organizmanın genetik kodu, hücresel makineleri ve entegre organ sistemleri ise, bu hammaddede bulunmayan özelliklere sahip bir sanat eseridir.
Bu noktada şu sorular ortaya çıkmaktadır: Sadece fiziksel yasalara tabi olan, cansız tektonik levhaların hareketi, canlılığın özünü oluşturan belirtilmiş karmaşıklığı ve bilgiyi nasıl ortaya çıkarmıştır? Sahne (yerkürenin jeolojisi), üzerindeki oyunu (yaşamın hikayesini) kendi kendine yazabilir mi? Hammaddenin (atomlar, kayalar) özellikleri, nihai sanat eserinin (canlı bir organizma) planını ve işlevini içermez. Bir resmin tuvali ve boyaları, o resmin kendisini açıklayamaz. Benzer şekilde, jeoloji, yaşamın var olabilmesi için gerekli olan platformları, mineral kaynaklarını ve iklim bölgelerini sağlamış olabilir; ancak bu, yaşamın kendisinin veya onu oluşturan karmaşık bilginin kökeni için yeterli bir sebep değildir. Jeolojinin, yaşamın dağılımı için gerekli koşulları sağladığı, ancak yaşamın kökeni için yeterli bir neden olmadığı açıktır. Bu ayrım, biyolojiyi tamamen kimya ve fiziğe indirgeyen materyalist yaklaşımların temel bir yanılgısını ortaya koymaktadır.
Sonuç
Levha tektoniği, yerkürenin işleyişindeki nizamı ve düzeni gösteren, iyi belgelenmiş ve güçlü bir jeolojik süreçtir. Bu süreç, canlıların üzerinde dağıldığı dinamik sahneyi hazırlamıştır. Ancak, yaşam tarihinin desenleri—fosil kayıtlarındaki ani ortaya çıkışlar, uzun süreli durağanlık ve coğrafi olarak açıklanması güç dağılımlar—incelendiğinde, bu desenlerin kökene dair materyalist teoriler için derin meydan okumalar sunduğu görülmektedir.
Fiziksel dünya, belirli kanunlar çerçevesinde işleyen muazzam bir düzen sergilemektedir. Canlılar dünyası ise, bu fiziksel zeminin üzerinde, hammaddede bulunmayan bir bilgi, karmaşıklık ve sanat sergilemektedir. Sunulan bu deliller, yerkürenin ve üzerindeki yaşamın kökenine dair tefekküre açılan birer pencere hükmündedir. Bu deliller ışığında nihai kararı vermek, okuyucunun kendi aklına ve vicdanına bırakılmıştır. Zira yol gösterilmiş; şükreden veya görmezden gelen olmak, her bir bireyin kendi tercihine kalmıştır.
Kaynakça
Erturaç, M. K. (t.y.). Levha tektoniği. TÜBİTAK Kutup Ansiklopedisi. Alınan yer: https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/kutup/ansiklopedi/levha-tektonigi
Gündoğdu, E. (t.y.). Levha tektoniği. Alınan yer: https://erdemgundogdu.weebly.com/uploads/5/7/8/3/5783574/7-levha_tektonigi.pdf
Khan Academy. (t.y.). Levha tektoniğine giriş. Alınan yer: https://tr.khanacademy.org/science/middle-school-earth-and-space-science/x87d03b443efbea0a:the-geosphere/x87d03b443efbea0a:plate-tectonics/v/introduction-to-plate-tectonics
Luskin, C. (2015, 16 Şubat). Problem 9: Neo-Darwinian explanations for biogeography fail. Evolution News. Alınan yer: https://evolutionnews.org/2015/02/problem_9_neo-d/
Luskin, C. (2022, 12 Ocak). Biogeography is no friend of common descent. ID the Future. Alınan yer: https://idthefuture.com/1550/
Meyer, S. C. (2015, 15 Nisan). Darwin’s doubt: The explosive origin of animal life and the case for intelligent design. Christian Scholar’s Review. Alınan yer: https://christianscholars.com/darwins-doubt-the-explosive-origin-of-animal-life-and-the-case-for-intelligent-design/
Rafferty, J. P. (t.y.). Spotting a supercontinent: How Pangea was discovered. Britannica. Alınan yer: https://www.britannica.com/story/spotting-a-supercontinent-how-pangea-was-discovered
Wet Tropics Management Authority. (t.y.). Gondwana. Alınan yer: https://www.wettropics.gov.au/gondwana
Wikipedia. (t.y.). Kıta kayması. Alınan yer: https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1ta_kaymas%C4%B1
Wikipedia. (t.y.). Levha tektoniği. Alınan yer: https://tr.wikipedia.org/wiki/Levha_tektoni%C4%9Fi
Yalçıntepe, T., & Bakırcı, Ç. M. (2013, 10 Şubat). “Yaşayan fosil” nedir? Evrime karşı argüman olarak kullanılan yaşayan fosiller, evrim teorisi’nin en bariz kanıtlarındandır!. Evrim Ağacı. Alınan yer: https://evrimagaci.org/yasayan-fosil-nedir-evrime-karsi-arguman-olarak-kullanilan-yasayan-fosiller-evrim-teorisinin-en-bariz-kanitlarindandir-5512
Alıntılanan çalışmalar
- Levha tektoniği - Vikipedi, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://tr.wikipedia.org/wiki/Levha_tektoni%C4%9Fi
- Levha Tektoniği Tübitak - Kutup Ansiklopedisi, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/kutup/ansiklopedi/levha-tektonigi
- Levha Tektoniği, Levha Sınırları ve Sıcak Nokta Açıklamaları - Jeoloji Bilimi, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://tr.geologyscience.com/jeoloji/levha-tektoni%C4%9Fi/
- PLAKA (LEVHA) TEKTONİĞİ, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://erdemgundogdu.weebly.com/uploads/5/7/8/3/5783574/7-levha_tektonigi.pdf
- 12. levha tektoniği ve birleştirici bir kuram, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://abs.cu.edu.tr/Dokumanlar/2015/BBP109/873337575_8_plaka_tektonigi.pdf
- Levha Tektoniğine Giriş (Video) | Jeosfer - Khan Academy, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://tr.khanacademy.org/science/middle-school-earth-and-space-science/x87d03b443efbea0a:the-geosphere/x87d03b443efbea0a:plate-tectonics/v/introduction-to-plate-tectonics
- Gondwana | Wet Tropics Management Authority, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://www.wettropics.gov.au/gondwana
- What was Pangea? | U.S. Geological Survey - USGS.gov, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://www.usgs.gov/faqs/what-was-pangea
- Spotting a Supercontinent: How Pangea Was Discovered - Britannica, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://www.britannica.com/story/spotting-a-supercontinent-how-pangea-was-discovered
- Pangaea, Gondwanaland, Laurasia and Tethys - Earthguide, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://earthguide.ucsd.edu/eoc/teachers/t_tectonics/p_pangaea2.html
- Gondwana - Wikipedia, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://en.wikipedia.org/wiki/Gondwana
- Wegener’in Yapbozu - TÜBİTAK Popüler Bilim Yayınları, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://services.tubitak.gov.tr/edergi/yazi.pdf;jsessionid=vKfQnwYydlVBDYKf55vtsCYs?dergiKodu=4&cilt=45&sayi=752&sayfa=68&yaziid=32453
- Kıta kayması - Vikipedi, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1ta_kaymas%C4%B1
- Problem 9: Neo-Darwinism Struggles to Explain the …, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://evolutionnews.org/2015/02/problem_9_neo-d/
- Casey Luskin: Biogeography Is No Friend of Common Descent - ID the Future, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://idthefuture.com/1550/
- Yaşayan Fosil Nedir? Evrime Karşı Argüman Olarak Kullanılan …, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://evrimagaci.org/yasayan-fosil-nedir-evrime-karsi-arguman-olarak-kullanilan-yasayan-fosiller-evrim-teorisinin-en-bariz-kanitlarindandir-5512
- Evrim Teorisi Yaşayan Fosilleri Nasıl Açıklıyor? - YouTube, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://www.youtube.com/watch?v=oEuHP1j-8GU
- Kambriyen patlaması yaratılışı mı kanıtlıyor? - Bilim ve Gelecek, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2014/01/01/kambriyen-patlamasi-yaratilisi-mi-kanitliyor/
- Darwin’s Doubt, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://ia600609.us.archive.org/2/items/B-001-000-169/B-001-000-169.pdf
- Kambriyen patlaması ne kadar iyi anlaşılıyor? : r/DebateEvolution - Reddit, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://www.reddit.com/r/DebateEvolution/comments/vwllcv/how_well_understood_is_the_cambrian_explosion/?tl=tr
- Darwin’s Doubt | Stephen C. Meyer, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://stephencmeyer.org/books/darwins-doubt/
- Darwin’s Doubt: The Explosive Origin of Animal Life and the Case …, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://christianscholars.com/darwins-doubt-the-explosive-origin-of-animal-life-and-the-case-for-intelligent-design/
- Casey Luskin on Intelligent Design, Evolution, and the Fossil Record | ID the Future, erişim tarihi Eylül 6, 2025, https://idthefuture.com/2041/